Kl. Psk. BELİZ UNUTMAZLAR
21 Kasım 2025
10 dk
21 Kasım 2025
10 dk
21 Kasım 2025
Boşanma Kararını Kim Veriyor? Eşlerin Kontrol Algısı ve Ayrılık Niyeti Üzerine Psikolojik Bir Bakış
Boşanma, sadece bir evliliğin resmi olarak sona ermesi anlamına gelmez; aynı zamanda bireylerin yaşamlarını yeniden düzenlemeleri, kimliklerini belirlemeleri ve duygusal denge kurmaları üzerinde önemli etkiler yaratan bir süreçtir. Bu süreçte bireylerin "kontrol algısı", yani olaylar üzerindeki etkilerine dair inançları, boşanma kararı alma şekillerini önemli ölçüde etkiler.
Psikolojide kontrol odağı terimi, bir bireyin yaşamındaki gelişmelerin kendi eylemlerinin sonucunda mı meydana geldiğini yoksa dışsal faktörlerin etkisiyle mi şekillendiğini düşündüğünü belirtir (Rotter, 1966). Bu kavram evlilik ilişkilerine uygulanınca, "ilişkinin kontrolü kimin elinde?" sorusu ortaya çıkar. Bazı kişiler, problemleri kendi gayretleriyle çözebileceklerine inanırken; bazıları ise durumu kader, eşin tutumları veya çevresel etkenler gibi dışsal unsurlara atfeder. Bu farklı bakış açısı, boşanma kararlılığını doğrudan etkileyen bir etken haline dönüşür.
Araştırmalar, içsel kontrol odağına sahip bireylerin evliliklerinde daha etkin bir sorun çözme yöntemi benimsediklerini ortaya koyuyor (Caughlin & Huston, 2002). Bu bireyler, ilişkilerini devam ettirmek amacıyla daha fazla çaba gösteriyor ve karşılaştıkları sorunlara "Bunun için ne yapabilirim?" şeklinde bir yaklaşım sergiliyorlar. Buna karşılık, dışsal kontrol odağına sahip kişiler, ilişki problemlerini kendi etkenleri dışında değerlendirme eğilimindedir. Bu durum, ilişki tatmini düşerken, çaresizlik hissinin artmasına ve boşanma düşüncelerinin güçlenmesine yol açabiliyor (Karney & Bradbury, 1995).
Boşanma kararı genellikle bir anda alınmaz; daha çok, biriken duygusal yorgunluk, halledilmemiş sorunlar ve umutsuzluk hissi ile şekillenir. Eşlerden biri, evlilikteki sıkıntılarını “eşimin değişmemesi” veya “şanssız bir evlilik yaşamam” gibi dışsal faktörlere atfediyorsa, bu kişi ilişkide kontrolünü yitirmiş hissedar. Kontrol duygusunu kaybeden kişiler, ilişkilerinin geleceğine dair umutlarını da yitirmiş olurlar ve boşanma düşüncesine daha yatkın hale gelirler (Fincham & Beach, 2010).
Öte yandan, bazı çalışmalar içsel kontrol odağının her zaman koruyucu rol oynamadığını öne sürmektedir. Zira tüm sorumluluğu üzerinde hisseden bireyler, ilişkilerini devam ettirmek için aşırı çaba sarf edebilir ve bu durum onları tükenmişliğe götürebilir. Bu durum, özellikle duygusal ya da psikolojik olarak dengesiz olan ilişkilerde bireyin kendi sınırlarını görememesine neden olabilir. Yüksek kontrol algısına sahip bireyler, "ilişkiyi düzeltmek benim sorumluluğumda" düşüncesiyle kendilerini gereksiz bir baskı altına sokabilirler (Bradbury & Fincham, 1990).
Kültürel bağlam, bu algının oluşturulmasında büyük bir etken taşır. Türkiye gibi topluluk odaklı kültürlerde, evlilik yalnızca iki bireyin birleşmesi değil, aynı zamanda iki ailenin de bir araya gelmesi olarak değerlendirilir. Bu nedenle, bireyler boşanma kararı verirken yalnızca kendi kontrol hislerini değil, aynı zamanda sosyal onay ve aile baskısını da dikkate alırlar. Bu kültürel dinamikler, bireyin içsel veya dışsal kontrol odağını dengede tutan bir "sosyal kontrol" mekanizması oluşturur.
Sonuç olarak, eşlerin boşanma üzerindeki kontrol hisleri, boşanma niyetlerini etkileyen önemli bir psikolojik faktördür. İçsel kontrol odağı, bireye güç, sorumluluk alma ve çözüm odaklılık kazandırır. Ancak bu durum aşırıya gittiğinde, tükenmişlik ve suçluluk duygularını da artırabilir. Dışsal kontrol odağı başlangıçta kişiye rahatlama sağlayabilir, fakat uzun vadede umutsuzluk ve pasifliğe yol açabilir. Terapötik bir perspektiften incelendiğinde, çift terapileri sırasında bireylerin kontrol hissini tanımaları ve dengelemeleri, boşanma sürecinin daha sağlıklı bir şekilde yönetilmesine yardımcı olabilir.
Boşanma kararı sadece “ilişki sona erdi” demekle kalmaz; aynı zamanda kişinin kendi hayatı üzerindeki etkisini yeniden değerlendirdiği önemli bir süreçtir. Kontrol duygusu, bu kritik aşamada bireyi yönlendirir: bazıları “artık elimden geleni yaptım” diyerek huzur içinde ayrılırken, diğerleri “hiçbir şey benim kontrolümde değildi” düşüncesiyle geçmişte takılıp kalır. Buradaki fark, olayları nasıl yorumladığımızla ilgilidir.
Kaynakça
- Bradbury, T. N., & Fincham, F. D. (1990). Attributions in marriage: Review and critique. Psychological Bulletin, 107(1), 3–33.
- Caughlin, J. P., & Huston, T. L. (2002). The affective structure of marriage and its relation to marital satisfaction. Journal of Family Psychology, 16(1), 84–96.
- Fincham, F. D., & Beach, S. R. H. (2010). Marriage in the new millennium: A decade in review. Journal of Marriage and Family, 72(3), 630–649.
- Karney, B. R., & Bradbury, T. N. (1995). The longitudinal course of marital quality and stability: A review. Psychological Bulletin, 118(1), 3–34.
- Rotter, J. B. (1966). Generalized expectancies for internal versus external control of reinforcement. Psychological Monographs: General and Applied, 80(1), 1–28.
